Konusu Kalmayan Karşılıklar: Bir Hikâyenin İçinde Kaybolan Kelimeler
Bazı cümleler vardır, söylenirken içimizi ısıtır ama zamanı geldiğinde anlamını yitirir. Bazı karşılıklar vardır, bir zamanlar bizi sarıp sarmalarken bir gün gelir, artık ne kalbimize dokunur ne de zihnimizde bir yer eder. İşte bu yazı, o “konusu kalmayan karşılıklar”ın hikâyesi…
Bir Zamanlar “Biz” Vardı
Ayşe, kelimelerin gücüne inanan bir kadındı. Empatisiyle insanlara yaklaşır, her sözün ardında bir duygu, her cümlenin içinde bir anlam arardı. Onun için bir “nasılsın?” bile sadece bir selam değil, ruhun derinliklerine inen bir köprüydü. Ali ise hayatı çözümlerle dolu bir satranç tahtası gibi görürdü. Her sorunun bir çözümü, her duygunun bir nedeni, her ilişkinin bir stratejisi vardı.
İlk karşılaştıklarında birbirlerini tamamladıklarını düşündüler. Ayşe’nin yumuşak dokunuşları Ali’nin sert köşelerini törpüledi, Ali’nin mantığı Ayşe’nin hayallerini ayakları yere basan bir gerçekliğe dönüştürdü. “Biz” oldular. “Birlikte her şeyin üstesinden geliriz” dediler. Ve uzun süre de geldiler.
Zamanla Sözler Eksildi
Ama zaman, en güçlü cümleleri bile aşındıran bir dalgadır. Günler birbirini kovaladıkça Ali’nin çözüm odaklı yaklaşımı Ayşe’nin kalbinde bir mesafe yaratmaya başladı. Ayşe artık duygularını anlamak yerine çözümler sunan bir adamla konuştuğunu hissediyordu. “Canım sıkılıyor” dediğinde “Dışarı çık, geçer” cevabını almak, içini ısıtmıyor; “Yorgunum” dediğinde “Daha erken uyu” demek, onu anlaşılmış hissettirmiyordu.
Ali ise Ayşe’nin derin duygularına yetişemiyordu. Ona göre sorunlar çözülmek içindi, konuşulup büyütülmek için değil. “Sen beni anlamıyorsun” dediğinde Ali, anlamaya çalışmak yerine neyi yanlış yaptığını çözmeye çalışıyordu. Ve işte tam burada, bir zamanlar anlamla dolu cümleler yavaş yavaş boşalmaya başladı.
Konusu Kalmayan Karşılıklar
Bir sabah kahvaltısında Ayşe, fincanını masaya bırakıp sessizce konuştu:
“Biliyor musun Ali, artık söylediklerinin bir anlamı yok. ‘Merak etme geçer’ dediğinde, geçmeyeceğini biliyorum. ‘Sorun yok’ dediğinde, aslında bir sorun olduğunu hissediyorum. Cümlelerin, bir zamanlar kalbime dokunan karşılıkların artık konusu kalmadı.”
Ali önce anlamadı. “Nasıl yani?” dedi. “Sadece seni rahatlatmak istedim.” Ama Ayşe devam etti: “İşte tam da bu. Bir zamanlar beni rahatlatan kelimeler artık sadece boşlukta yankılanıyor. Çünkü içleri dolu değil. Çünkü onları duymaya artık ihtiyaç duymuyorum.”
Anlamı Yitiren Kelimelerin Ardında
“Konusu kalmayan karşılıklar” tam da budur işte. Bir zamanlar sevgiyle söylenen sözlerin, ilgiden doğan soruların, güvenle verilen cevapların artık bir anlam ifade etmemesidir. Duygular değiştiğinde, ilişki dönüşüp eski bağlarını kaybettiğinde kelimeler yerinde durur ama içleri boşalır. Tıpkı bir zamanlar coşkuyla izlenen bir filmin artık hiçbir heyecan uyandırmaması gibi…
Ayşe’nin hikâyesi sadece bir çiftin değil, pek çoğumuzun hikâyesidir. Aile ilişkilerinde, dostluklarda, hatta kendi iç dünyamızda bile benzerini yaşarız. Bazı sözler anlamını kaybeder çünkü onları taşıyan duygu yok olmuştur. Ve o zaman, ne kadar güzel söylenirse söylensin, o sözler artık bizi bulmaz.
Son Söz: Kelimeler Değil, Duygular Taşır Anlamı
Konusu kalmayan karşılıklar, bir ilişkinin sona erdiğini değil, değiştiğini gösterir. Belki yeni bir dil gerekir, belki de artık sessizliği kabullenmek… Ama ne olursa olsun, bize bir gerçeği hatırlatır: Sözlerin değil, onlara ruh veren duyguların peşinde olmalıyız.
Belki de artık “merak etme” yerine “yanındayım” demeyi, “geçer” yerine “birlikte atlatırız” demeyi öğrenmenin zamanı gelmiştir. Çünkü kelimeler, konusu kaldığı sürece değerlidir…